3 Aralık 2016 Cumartesi

Sevmek insani bir duygudur. Bu açıdan insanın içinden birine karşı sevgi duyması günah değildir. Günah olan haddi aşmak ve meşru olmayan yollara başvurmaktır. Allah (c.c) sevgiyi insanın içinde dercetmiştir.
Her şeyin bir ölçüsü ve kuralı olduğu gibi sevginin de kuralları olmalıdır. Her insan sevebilir. Fakat sevginin de bir zamanı olmalı. Hissilikle hareket edip zamanında dünyada en sevdiği insan olarak gördüğü mahbubunu mahkeme salonlarında hakaret ederek terk edenler çoktur. Her ne kadar gönül ferman dinlemese de dinine bağlı ve takvalı bir genç her zaman ve zeminde iffetini korumasını bilmelidir. Bu sınırları koruduktan sonra kişinin Allah’a kendisi için hayırlısını istemesi daha güzeldir. Biz insanlar hangi insanın bizim için daha hayırlı olduğunu bilemeyiz. Öyleyse bu mevzularda, işi gevşetmeden olgun bir mü’mine yakışır bir ciddiyetle hareket etmelidir. Bu türlü konularda sınırlar aşılabilmektedir. Çoğu kez çok saf duygularla başlayan bu ilişkiler ne yazık ki zamanla fesada girip bozulmakta ve ilk safiyet korunamamaktadır. Binaenaleyh, iş eğer çok ciddi olarak düşünülüyorsa bunu ailelere açıp bunu daha sağlam bir zemine oturtmak daha sağlıklı olacaktır. Seven insan hadislerde de anlatılmış ve seven bir insan için bakın Efendimiz (s.a.s) ne buyurmuştur.
“Âşık olup bunu gizleyen ve bu şekilde ölen şehittir.” (Münavî, Feyzu’l-Kadir, 6/180).
Bu hadiste geçen aşktan murat, Allah aşkı olabileceği gibi, iffet ve haysiyet içinde samimi duygulara dayanan insan aşkı da olabilir. Gerçekten âşık olan kişinin, sevdi­ğini görme, ona kavuşma, bir şeyler söyleme, beraber bulunma, hatta sahip olma vb. arzularına karşı koyması; hele bunları, iffet ve haysiyetin ayaklar altına alındığı, çağ dışı sayıldığı, aksinin revaçta olup teşvik edildiği bir dö­nemde, Allah kor­kusu, şeref ve haysiyetini koruma endi­şesi ile yapması hem zor hem de alkışlanacak bir durum­dur. Nefsin bu tür arzu­larına karşı gelmenin, cephede düşmanla savaşmaktan daha çe­tin bir mücahede olduğu, özellikle yaşayanlar tarafından vur­gulanmaktadır. Kur’an­’da geçen Hz. Yusuf kıssası da bu­nun en çarpıcı ör­nek­lerindendir. Bir tarafta kölesine âşık olan vezirin hanımı Züleyha ve ona sahip olmak için baş­vurduğu ent­rikalar, diğer taraftan olayı tenkit ettikleri için sınava çe­kilen kadınların parmaklarını doğraması, işin ne kadar zor ve kar­şı konulamaz olduğunu ortaya koymaktadır. Hz. Yu­suf’u da, Allah’ın yardımıyla gördüğü burhan kur­tarmıştır. Onunki aşk değildi fakat insan olması itibariyle büyük bir imtihan yaşadığı muhakkaktı ve o (a.s), bu imtihanı aşarak bizlere örnek oldu.
Allah aşkına gelince o, diğerinden çok farklı ve daya­nıl­ması adeta imkânsız bir gönül yangınıdır. Daha çok tasavvuf ehlinin üzerinde durduğu bu aşk, Allah sevgisi­nin son basa­mağı olarak görülmektedir. Bu aşk halk na­zarında bazen kişiyi deli, çılgın, mecnun vb. niteliklerle nitelendirmeye ka­dar götürür; evi, barkı, eşi, dostu, ço­cukları, kısacası dünya ve içindekileri terk etmeye neden olabilir. Çünkü âşık olanın nazarında sevgiliden başkası yoktur veya görünmez. Tasav­vuf ehline göre kâinatın ya­ratılış nedeni aşk olduğu gibi ayakta durma nedeni de aşktır.
Kişi bu iki aşktan hangisine tutulursa tutulsun, ciddi bir imtihan ve zorluk karşısındadır. İşte bu durumdaki şahsın duygularına sahip çıkması, iffet ve haysiyetini ko­ruması ve konuyu kimseye açmadan aşkıyla vefat etmesi, Hz. Peygamber’in ifadesiyle onu şehitlik mertebesine çı­kar­mak­ta­dır.


O kızı size –tabii ki Hak nezdinde uygunsa- eş yapmasını Allah’tan isteyebilirsiniz. Ancak, sizi tanıyan ve hakkınızda hayır düşünen insanlarla istişare etmeniz, evlenecek durumunuz henüz yoksa sabretmeniz bu duanızdan daha önemlidir. O kız sizin için uygun olabileceği gibi olmayabilir de. Hatta başınıza dert bile olabilir. Öyleyse Allah’tan hayırlısını istemeli, hayır şer dengesini tam bilemediğimiz, tahminimizin galip olmadığı durumlarda ısrar etmemeliyiz. Yoksa aksiyle tokat yeme ve ısrarla istediğimiz şeylerle imtihan olma ihtimalimiz vardır. Birisiyle evlilik, zenginlik, bir yere tayinin çıkması, bir vazifeye getirilme gibi hususlar bahsettiğimiz imtihan sebeplerine birer örnektir.

26 Kasım 2016 Cumartesi

Elhamdülillah hepimiz Müslümanız.. Kuran-ı Kerim'i okumayı bilmesek bile saygı gösterip yüksek yerlere koyarız. O'na yapılan saygısızlık Allah'a yapılmış sayılır . Çünkü Kuran başlı başına Allah kelamıdır. Hepimiz bu konuda hem fikiriz öyle değil mi..
 
Peki , Allah'ın emri olan O ayetlerin birine uy birine uyma olur mu?.. Yani namaz emri kati bir emirdir iki elin kanda dahi olsa  kılacaksın. Ama İsra suresin de Cenab-ı Allah ''Zinaya yaklaşmayın'' buyurduğunda neden bu emre lakayt kalıyoruz?.. Yani namaz kılmamak günahta zina yapmak günah değil mi? Evet , ikisi de büyük günahlardan..
 
Şimdi gelelim asıl mevzuya. Size ''zina'' dendiğinde aklınıza ne geliyor? Sadece Gayr-ı meşru bir ilişki mi? Hayır kardeşim. Sadece bundan ibaret değil. Senin bir erkeğe birden fazla bakman zinadır. Senin bir erkekle onun yanlış anlayacağı şekilde konuşmanda zinadır. Senin bir erkekle tokalaşman da zinadır.. Bizler dini ne kadar da basite indirgedik.
 
Bana en çok yöneltilen sorulardan birtanesi bu konu. Çünkü bildiğiniz üzre eğitim sistemimiz karma sistem.
Özellikle; Lise , üniversite talebelerinin arkadaş ortamları sebebiyle daha çok karşılaştığı , maruz kaldığı bir durum bu. Düşünsenize arkadaşları tarafından dışlanırım diye uzatılan eli sıkan bir bayan kardeşim aslında bir eli değil bir ateşi avuçluyor.. 

22 Temmuz 2016 Cuma

İslamda Kardeşlik

İslamda kardeşlik ALLAHın emridir KARDEŞLİK

ALLAHa (cc) hamd. Resulune (sallallahu aleyhi vessellem) Selat-u Selam olsun.

İslamda kardeşlik ALLAHın emri, Resullullahın sünnetidir.

İslamda kardeşlik müslümanların kalplerinin,ruhlarının ve bedenlerinin imanları gereği birleşip aynı anda aynı hedefe kenetlenmesidir. İman bağıyla birbirlerine bağlanmasıdır. 

Bağların en güçlüsü olan kardeşliği de. önderimiz, örneğimiz ve Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vessellem) şöyle tarif ediyor.

"En sağlam iman bağı ALLAH için birbirini sevmek ve ALLAH için birbirini sevmemektir." 
(Buhari iman 1)

ALLAH (c.c) insanlara sayılamayacak kadar nimetler vermiştir.
Bunlardan bazıları bireysel, ailevi ve toplumsal nimetlerdir.

Kardeşlik; ferde, ALLAHın (cc) emir ve yasaklarını uygulamada yardımcı olur.
Kardeşlik; ferde, canla verilen bir garanti olur.
Kardeşlik; ferde, maddi yönden bir garanti olur.
Kardeşlik; ferde, sosyal işlerde yardımcı olur.
Kardeşlik; ferde, yardımlaşma ve dayanışmayı öğretmede örnek olur
Kardeşlik: ferde, gayret ve fedakarlıkta öğretici olur.
Kardeşlik; ferde, ailede ve toplumda yapması gerekli olan ahlaki ve içtimai kuralları öğretir.
Kardeşlik; ferde, hak ve hukuka saygılı olmada yardımcı olur.

İslama kucak açan ve ona gönül veren ensar ve muhacir arasındaki ilişkiler iman, fazilet, başkalarını kendine tercih etme bilinci, eşitlik, karşılıklı sevgi ve muhabbet, hakkı yüceltme ve yayma esasları üzerine kurulmuştu. ALLAHta onları hayat nizamımız olan Kur-an-i Kerimde şöyle anlatır.

"Onlardan evvel Medineyi yurt ve iman (evi) edinmiş olan kimseler kendilerine hicret edenlere sevgi beslerler.Onlara verilen şeylerden dolayı göğüslerinde bir ihtiyaç meyli bulmazlar. Kendileri de fakr-u ihtiyaç içinde olsalar bile onları öz canlarından daha üstün tutarlar. (Haşr 9)

17 Temmuz 2016 Pazar

Mü'minler Kardeştir

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
"Mü'minler ancak kardeştirler; siz de kardeşlerinizin arasını düzeltin." (Hucurat Sûresi: 49:10.)
Uhuvvet, “ahi”, “ihvan” gibi kelimelerle aynı kökten gelmektedir ve en bilinen anlamı ile “kardeşlik” demektir.
Kardeşlik pek çok yönleri ile değerlendirilebilir. Aynı anne ve babadan doğan kişiler(karındaş), aynı ırk ve soya mensup kişiler arasındaki soy ve ırk kardeşliği, tüm insanlığın Hz. Adem ve Havva’dan geldiği noktasında insan kardeşliği gibi. Tüm bu kardeşliklerin hepsi dünyevidir. Bu kardeşlikler iman ile beraber olursa ebedi alem olan ahirette de devam eder.
Birincisi, aynı asıldan; yani aynı babadan olan ve aynı anadan ve aynı karından doğan (karındaş olan) kişiler, kardeştir. Bu kardeşlik, vücutlarımızın dünyaya geliş biçimi ile ilgilidir, dünya hayatına aittir ve geçicidir. Ahirete inanan insan için bu kardeşliğin ahirette de devamı iman şartına bağlıdır.

23 Haziran 2016 Perşembe

BEŞ HARFİN (A,H,L,Â,K) EŞSİZ MUHTEŞEMLİĞİ


Gün gelir para pul biter ama o bitmez, gün gelir herkes gider ama o gitmez, gün gelir güzelliğin söner ama o sönmez, gün gelir vücudun yaşlanır ama o yaşlanmaz; o,o ahlâktır. Ahlâk, sende asla bitmez. Ahlâk, senden asla gitmez, seni güzelliklere götürür. Ahlâk, seninle sönmez, seni aydınlatır. Ahlâk, seninle yaşlanmaz, seni yaşatır. Sana gereken seni bırakacak, seni terk edecek olan değildir; her zaman seninle olan, seni ömrünün sonuna kadar koruyan, senin gerçek dostun olan ahlâktır. Sana güler yüzlü olmak, temiz olmak, tevâzulu olmak, merhametli olmak, sana affetmek,susmak,doğru konuşmak, sabretmek,sana ALLAH’ın ismini hürmetle anmak,onun sevgisini kalbe yerleştirmek,ona isteyerek ibadet etmek yakışır.Sana ahlâk yakışır ey insanoğlu ahlâk. 
Uyanma vakti geldi. Uyan! Uyan artık gafletin kölesi. Seni kurtaracak, seni aydınlığa kavuşturacak, seni CENNET’in kapılarına ulaştıracak yol ahlâk yoludur. Aç yüreğinin, aklının kapılarını, çık yola ve ulaş Cenab-ı Hâk’ka. Sana miras bırakıldı âhlâk. Ona sahip çık,emanete ihanet etme.Sana yakışmaz çıplak gezmek, sana en çok yakışan kıyafet, ahlâk ahlâk ahlâk.Gel etme eyleme, hayâsızlıklar denizinde yüzme,gel de CENNET’in ırmaklarında tatlı tatlı sular iç.Yücelmek varken âhlâkla, neden girersin zindanlara giden, karanlık yokuşlu yollara. 
Sen seçersen ahlâkı devirirsin günah dağlarını. Gözlerin ararsa ahlâklıyı, bulursun iman tacını. Sen gelmesini beklemez de gidersen ahlâka, ulaşırsın onurlu yaşamına. Sermayeyi cepten değil, istersen ahlâklı yüreklerden, kavuşursun zenginliğin tahtına. Ahlâkı ister ve bilirsen, yetim kalmasın bu dünyada. 
Yüreğinde varsa ahlâk, düşmez dilinden salâvat. Zaten değil miyiz bizler HZ.MUHAMMED (s.a.v) yolcuları? O zaman çıkmalıyız bu cehalet kuyusundan yukarı. Peki nedir ahlâk? Ahlâk, Peygamberimizin uğrunda taşlandığı Yüce Rabbimize ulaşmak için kullandığı yoldur. Nerde ahlâk? Ahlâk, ‘‘Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.’’ diyen Peygamber Efendimizin dilinde nağmeleşen sözünde gizlidir. Nerde ahlâk? Ahlâk, bize doğruları göstermek için gönderilen CENNET’İN nurlu anahtarı KUR’AN-I KERİM’ dedir. Nerde ahlâk? Ahlâk, sevgililer sevgilisini göremediği için dökülen göz yaşlardadır… 
Ey hâk yoldaşım, sen sen ol dosdoğru ol. Sen sen ol merhametin duvarlarını ör. Sen sen ol cahilliği mezara göm. Sen sen ol haksızı değil, haklıyı gözetenlerden ol. Sen sen ol en hayırlılarından ahlâkı güzel olanlardan ol. Sen sen ol düşme ahlâk fukaralarının içine. Sen sen ol aç yüreğini Rabbine, uzat ellerini onlara kurtar o fukaraları ahlâk yokluğundan, kilit vur ahlâk fakirhanesinin kapısına. Sen sen ol Hâkkın yürüyen yolu ol, Hâkkın yürüyen yolu ol, yolu ol … 

9 Haziran 2016 Perşembe

Derviş ve Tesbih
Birgün yaşlı bir derviş, bir kucak dolusu elma ile bayırlar aşan
bir genc kıza rastlamış...

Bozkırın sıcağında yorgunluktan al almış kızın yanakları.

"Nereye gidersin? Ne doldurdun kucağına?" diye sormuş derviş.
Uzak bir tarlayı işaret etmiş kız.
"Sevdiğim çalışıyor orada. Ona elma götürüyorum."
"Kaç tane" diye soruvermiş baba derviş.
Kız şaşkın:
"İnsan sevdiğine götürdüğü şeyi sayar mı hiç?"

Usulca kırıvermiş elindeki tesbihi derviş...
Padişah ve İhtiyar
Çok soğuk bir kış günü padişah, tebdil’i kıyafet gezmeye karar vermiş.
Yanına başvezirini alıp yola çıkmış. Bir dere kenarında çalışan yaşlı bir adam görmüşler..

Adam elindeki derileri suya sokup, döverek tabaklıyormuş. Padişah,ihtiyarı selamlamış.” Selamunaleykum ey pir’i fani…”
” Aleykumselam ey serdar’i cihan…” Padişah sormuş.
” Altılarda ne yaptın ?”
” Altıya altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor…” Padişah gene sormuş.
” Geceleri kalkmadın mı ?”
” Kalktık…Lakin, ellere yaradı…” Padişah gülmüş.
” Bir kaz göndersem yolar mısın ?”
” Hem de cıyaklatmadan…”Padişahla başvezir adamın yanından ayrılıp yola koyulmuşlar. Padişah başvezire dönmüş.
” Ne konuştuğumuzu anladın mı ?”
” Hayır padişahım…”

Padişah sinirlenmiş.
” Bu akşama kadar ne konuştuğumuzu anlamazsan kelleni alırım.”Korkuya kapılan başvezir, padişahı saraya bıraktıktan sonra telaşla dere kenarına dönmüş. Bakmış adam hala orada çalışıyor..
” Ne konuştunuz siz padişahla…” Adam, başveziri şöyle bir süzmüş.
” Kusura bakma. Bedava söyleyemem. Ver bir yüz altın söyleyeyim..”
Başvezir, yüz altın vermiş.
” Sen padişahı, serdar’ı cihan, diye selamladın. Nereden anladın padişah olduğunu..”
” Ben dericiyim. Onun sırtındaki kürkü padişahtan başkası giyemezdi..”

Vezir kafasını kaşımış.
” Peki, altılara altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor ne demek…”
Adam, bu soruya cevap vermek için de bir yüz altın daha almış.
” Padişah, altı aylık yaz döneminde çalışmadın mi ki, kış günü çalışıyorsun, diye sordu. Ben de, yalnızca altı ay yaz değil, altı ay da kış çalışmazsak, yemek bulamıyoruz dedim.” Vezir bir soru daha sormuş…
” Geceleri kalkmadın mı ne demek ?”Adam bir yüz altın daha almış.
” Çocukların yok mu diye sordu..Var, ama hepsi kız. Evlendiler, başkasına yaradılar, dedim…” Vezir gene kafasını sallamış.
” Bir de kaz gönderirsem dedi, o ne demek…” Adam gülmüş.

” Onu da sen bul…”